Çocuklukta Merak ve Keşif Duygusu Etrafınıza bir bakın, duyduğu her yeni bilgiyi araştırmak isteyen,ek çalışmalardan zevk alan,bir çiçeğin yetiştirilişi ile ilgili ya da duyduğu güzel bir şiirin,şairinin o şiiri nasıl yazdığını coşkusallıkla araştıran kaç kişi görürsünüz? Okumaya,gezmeye,görmeye aç olup kana kana bu ihtiyacını gideren,hayatı,insanları,kendini merak eden ve her şeyi sorgulayan kaç kişiye tanıksınız? Ya da tam tersi çevrenizde dünya yıkılsa dönüp neler olduğuna çok da bakmayan,kendi halinde yaşamını sürdüren kaç kişi var? Araştırmalar,özellikle 18-36 ay arası ebeveynleri tarafından keşif ve merak duygusu körüklenen çocukların hayatı boyunca yaşamda daha mutlu ancak yine aynı şekilde keşif ve merak duygusu çocukluk döneminde bir şekilde sekteye uğramış,köreltilmiş bireylerin ise ileride görece daha depresyona yatkın olduğunu gösteriyor.* Bunun nedenlerinden bazıları 1-3 yaş arası bağımsızlığı desteklenen çocukların yetişkinlik döneminde kendini,mutlu olacağı alanları daha iyi tanıması,hayata karşı daha mücadeleci olması,olumsuzluklarla başa çıkma yollarında daha yaratıcı olması en önemlisi de daha umutlu olması gibi nedenlerle açıklanabilir. Peki hikayeyi başa saracak olursak ebeveyn olarak ne yapıyoruz ya da yapmıyoruz da keşif duygusunu alevlendiriyor ya da söndürüyoruz? Bir çocuğun hayatındaki mihenk taşı ebeveyni tarafından bireyselleşmesinin desteklenmesi ve bağımsız olduğunda ebeveynlerinin sevgisinin,desteğinin sürüyor olduğunu bilmesidir.Bu bilgiyi piramidin en alt katmanı olarak varsayın,alt taban sağlam şekilde inşa edilmediğinde yaşamla ilgili diğer tecrübelerin inşaası zorlaşır. Bu bağlamda 0-3 yaşta ebeveyn tutumlarının ne kadar kritik olduğunu vurgulamakta fayda var. Hikaye bebeğin ilk kez altı ay civarında kendisini annesinin kucağından geriye doğru itmesiyle başlıyor.Bu hem fiziksel hem de ruhsal bir ayrılmanın ilk mesajıdır.Bebek,anne kucağından inmek ister.Bebeğin ayrılma isteği sinyallerini alan anne eğer çocuğunun ondan ayrılmasıyla ilgili bir kaygı yaşıyorsa bu dönemde bebeğine daha çok bağlanma isteği duyar,bebeğini daha çok kucaklamak,sarıp sarmalamak ister..Buradaki kaygı annenin bile bazen farkına varmadan otomatik yaptığı “ayrılma kaygısından” gelen bir tepkidir. Yani aslında kendi annesinden,kendi çocukluğundan getirdiği bir hikayenin sonucudur. Zamanla bebek emeklemeye ,yürümeye başlar. Hep annenin kucağında,ayağının dibinde olan çocuk anneden uzaklaşır ve dışarıda bir dünya olduğunu keşfeder. Çocuklar,bu keşiften inanılmaz keyif alırlar. İlk defa kendi istedikleri yere gidebilir,orayı burayı kurcalayabilir hale gelirler. Çocuk için bu çok coşkusal ama bir o kadar da tehlikelidir çünkü keşfe çıkmak demek anne karnından bu zamana anneyle olduğu çok yakın ilişkiden uzaklaşmayı göze almak demektir. O yüzden bu dönemlerde anneden uzaklaşan çocuğun şiddetli şekilde tekrar annesine yapışma isteği olduğunu gözlemleriz.Bu bir nevi çocuğun yakıt temin etmesi,anneyle ilişkiden aldığı enerjiyle dünyayı keşfetmeye devam etmesidir.Çocuk,annesinden destekleyici ve yüreklendirici tepkiler alırsa cesaret alarak keşfetmeye devam eder ; “dünyadan korkmama gerek yok,keşfedebilirim” gibi hisseder ve gittikçe daha çok uzaklaşır,yan odaya gider,kendi başına dolanır,sürekli annesine ihtiyaç duymaz. Burada çocuğun bu kadar cesaretle keşfetmesi tıpkı bir pergelin bir ucu gibi bir ayağını çok sağlam bir yere basabilmesinden kaynaklıdır. Yani çocuğun keşfetmesi için öncelikle geriye döndüğünde onu bekleyen bir liman olacağından emin olması gerekir.Eğer ebeveyn, çocuk ondan uzaklaşmaya başladığında yukarıda bahsettiğimiz gibi bir kaygı duyar ve engellerse örneğin “gitme,yanıma gel,düşersin,nerdesin,küserim,kızarıml” gibi gerçekten gitmesinde sakınca olmadığı halde sürekli yanına çağırır, çocuğun kendisinden uzaklaşmasının nelere mal olacağını kronik olarak vurgularsa çocuk uzaklaştığında annesini kaybetme korkusuyla merak duygusunu bir kenara bırakır ve artık keşfetmez,aslında anneyle yapışık bir hale gelir çünkü bir çocuk için en önemli şey annesinin sevgisini alabilmektir,o sevginin kesilmemesi için her şeyden; merakından,keşfinden,isteklerinden vazgeçebilir. (-buradaki anneyi kaybetme; annenin çocukla ilişkisini kesmesi,küsmesi,cezalandırması ve korkutmasıdır) Bir çocuk için bu tür davranışlar çok yaralayıcıdır,çocuğun ruhsal gelişimini engeller sadece ebeveynden ayrılmamak üzerine bir dünya kurar ve çocuğun gelecek ilişkileri de birçok açıdan etkilenir. Danışanlarımda çok sık gözlemlediğim bir şey, annelerin emzirme dönemi bittiğinde oldukça mutsuz hissetmesi hatta bazılarının depresyona girmesi sürecidir.Anne,o emzirme anlarını,bebeğiyle bütün olmayı o kadar sever ki o süreç hiç bitmesin ister çünkü orada çocuğun annesinden hissettiği güven,aldığı ilgi kadar anne de çocuğundan destek alıyordur.Çocuk hele bir de ayaklanıp annesinden uzaklaşmaya başladığında artık bebek değildir ve anne koynunda uyuyan biricik bebeğinin artık ondan ayrılacağı bilgisiyle baş etmekte çok güçlük çeker. Çocuğun sürekli yanında olmasını ister ve istemeden çocuğun keşfini engelleyebilir. Çok basit gibi görünen bu etkileşimler toplamı çocukta merak duygusunu köreltip,bağımlı ya da uyumlanmacı olmaya sebep olabileceği gibi olumlu tutumlarla da merak duygusunun filizlenmesine ve çocuğun ayrışmasına da etki edebilir. Peki,deneyime nasıl izin veririz? Öğrenme, öncelikle ihtiyaçtan doğar. Örneğin, çocuğun yemek yemesi için öncelikle kaşığın,çatalın nasıl tutulacağını bilmesi gerekir daha sonra öğrenme merak duygusuyla kamçılanır. “Yani acaba bu kaşık nasıl tutulur ki?” sorusuna cevap arar. En sonunda da deneyim yoluyla öğrenme gerçekleşir. Ebeveyn rolü tam burada devreye girer, çocuk ebeveynden gördüğünü denemeye çalışır ya da ebeveynin müsaade ettiği ölçüde kaşığı tutma üzerine bir keşif başlatır. Önce kaşığı eline alır ters tutar, geniş açıyla ağzına götürür,yarısını üstüne döker ve bunu belki de öğrenene kadar onlarca defa tekrarlar.Ebeveynler mümkün olduğunca çocuğa her konuda deneme fırsatı verir ve çocuğun yeni bir şey deneyimlediğindeki coşkulu haline eşlik eder,sürekli denemeler için teşvikte bulunursa o kadar kalıcı bir merak duygusu oluşur. Bu tabiki duygusal deneyim için de geçerlidir. Genellikle iyi niyetle yapılan hata,çocuk adına ebeveynlerin her şeyi yapma istekleridir. Örneğin çocuğun oyun esnasında uğraşıp takamadığı bir oyuncak parçasına bile ebeveynlerin hemen “ver ben takayım” ya da çocuğun ayakkabı bağlama girişimlerine hemen müdahale etmek gibi tepkileri çocukta bir süre sonra merağın sönmesine neden olmaktadır. Buradaki en sağlıklı ebeveyn tepkisi, “yardıma ihtiyacın olursa buradayım” diyerek hem yardımcı olabileceğinizi göstermek hem de çocuğun keşfetmesini sabırla beklemek olacaktır.Tabiki fiziksel deneyimlerin dışında çocuğun duygusal deneyim kazanmasına izin verilmelidir. Örneğin,oyuncak kavgası yapan çocukların hemen arasını bulmak yerine biraz o çatışmayı deneyimlemesine belki kızmalarına,küsmelerine izin verip o duyguları öğrenmesine,o duygularla nasıl başa çıkacağını öğrenmesine ve çözüm yolları aramasına müsaade etmek gerekir ki yetişkin bir birey olduğunda olumsuz duygularla da baş edebilsin ve hemen pes etmesin. Yani bu 0-3 yaş öğrenme açısından da epey kritik ama siz siz olun,kendinizde değiştirmeniz gereken şeyler olduğunu düşünüyorsanız “geç kaldım” demeyin. Ergenlik dönemi ebeveynlere verilmiş ikinci şans gibidir. Düzeltilen her hata karşılık bulur. Önemli Noktalar Çocuğunuzun sizden ayrılıyor olmasından endişe duyabilirsiniz. Emzirme döneminin bitmesi,odaların ayrılması..vs gibi dönemler özellikle anneler için de zor olabilir. Ters giden bir şeyler olduğunu hissediyorsanız, duygularınızı anlamlandırmakta zorlanıyorsanız bu sürecin sizinle ilgili olduğunu fark etmekte yarar var.Aşamadığınız durumlarda yardım almaktan çekinmeyin. Öğrenme,merak duygusunun tatmini ile mümkündür.Eğer çocuğa yeteri kadar deneyimleme fırsatı verilmezse çocuk merakını giderip keşfedemez. Çocuk,kendi başına yapabileceği her şeyi yapmakta özgür olsun. Çocuğunuz istediği zaman sizin ona yardım edeceğinizi bilsin,destekleyici olmaya özen gösterin. Merak duygusunu köreltici sözcüklerden,uyarılardan,küsmelerden,karşılaştırmalardan kaçının.